Özet

Türkiye’de kadınların dolaylı cinsel şiddetle maruziyetini ve ilişkili faktörleri incelemeyi amaçlayan bu çalışmada 2003, 2008, 2013 ve 2018 yıllarına ait Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları (TNSA) verileri kullanılarak bu verilerin ikincil analizi yapılmıştır. Bulgular, cinsel şiddete dolaylı olarak maruz kalan kadın oranının 2003’te %4,9 iken 2018’de %1,9’a düştüğünü göstermektedir. Eğitimsiz kadınların cinsel şiddete maruz kalma olasılığı, 2003 ve 2008 yıllarında lise ve üzeri eğitimli kadınlara kıyasla ortalama 2 ve 3 kat daha fazla bulunmuştur. 2008, 2013 ve 2018 yıllarında kadının yaşı her bir yıl arttıkça cinsel şiddet görme olasılığı %10 azalmaktadır. 2003 yılında çocuk sayısındaki her bir artışın, cinsel şiddeti düşündüren durumların yaşanma olasılığını 1,14 kat artırdığı saptanmıştır; yıllar içinde artarak en son 2018 yılında yaklaşık 1,5 kata ulaşmıştır. Refah düzeyinin cinsel şiddetle ilişkili durumlar üzerindeki etkisi yıllara göre değişkenlik göstermektedir. 2003 yılında en yüksek refah düzeyi referans alındığında, daha düşük düzeylerde olan kadınların cinsel şiddet yaşama olasılığı ortalama 1,5 kat artmış görünse de bu fark tüm değişkenlerin kontrol edildiği modelde anlamlı değildir. 2008 ve 2013 yıllarında anlamlı bir ilişki saptanmamış olup 2018 yılında ise yalnızca bölgesel değişkenlerin yer aldığı modelde, düşük ve orta refah düzeyindeki kadınların cinsel şiddeti düşündüren durumlara maruziyet riskinin 3 kat ve 2,3 kat arttığı görülmüştür. Çalışmanın bulgularına göre Türkiye’de kadınların dolaylı cinsel şiddet ilişkili durumlara maruziyetinde yıllar içinde gözlenen azalma, olumlu ve umut verici bir gelişmedir. Kadınların cinsel şiddetle karşılaşma olasılığını etkileyen faktörler arasında eğitim ve refah düzeyinin belirleyici olduğu, bu çalışmada da literatürle uyumlu biçimde ortaya konmuştur. Eğitim düzeyi, yaş, çocuk sayısı ve refah durumu gibi sosyo-demografik değişkenler, cinsel şiddetle ilişkili durumların yaşanmasında anlamlı rol oynamaktadır. Bu bulgular, cinsel şiddetin önlenmesine yönelik politikaların sosyoekonomik eşitsizliklerin azaltılmasına odaklanması gerektiğini göstermektedir. Özellikle çocuk sayısındaki artışın şiddetle paralel seyrettiği göz önünde bulundurularak, aile planlaması hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve kadınların eğitime erişiminin desteklenmesi öncelikli müdahale alanları olarak değerlendirilmektedir.